Kendinden dahi uzaklaşmışken, nereye gidiyorsun?

Tamam,  ilk dönemler gerçekten hiç fikrim yoktu. 
Sonra...
Yine ne yapacağımı bilemeden günlerimi koltuğun köşesinde geçirdim. 

Ya yemek kanallarını izleyip yutkunuyordum ya da en kabarık kek nasıl yapılır diye yemek bloglarında geziyordum. Uyku düzenimi de yitireli çok olmuştu. Sonra da morgocuk blog hesabını açtım.  

Elişi yapabilenleri gördükçe bile için daralırken, tığ ve iplikle yasamak nedir, bilir misin sen?  Tığ işi ile oyuncak bebek yapmaya başladım, içini de bir güzel elyaflarla doldurdum. Favorim boncuk elyaf, söylemeden edemeyeceğim. Her doldurduğum bebek, hayvan ya da kimliği tespit edilemeyen cisimsiler ile birlikte ben hafifledim.

İçimdeki o hüzün, hayal kırıklıklarım, yediğim kazıklar, saçma sapan akıl vermeler, acımalar, suçlamalar, kendi kendimi paralama anlarım, hıçkırıklarım, somurtmalarım, offlamalarım ve pufflamalarım da dahil olmak üzere... Tüm olumsuz enerjimi o minik amigurumi oyuncaklarıma hapsettim. 

Parmaklarım su topladı, ama devam ettim. Acemilikten tığı vantuz gibi kavradığım için su toplamış parmaklarım. Bunu da sonradan öğrendim. Ardından kek yapmayı öğrendim, sonra da şeker hamuruyla pasta kaplamayı öğrendim. Bol bol uyudum.

Sonra bir gün uyandım.
Hadi Avustralya'yı deneyelim dedik, ürkek ve bir o kadar da merak içinde.
Seviye tespit sınavları, dil okulu seçmeceler, yüksek lisans alanına karar verme, üniversite seçmece, okulun kabul belgelerini bekleme, vize başvurusu ve bekleme süreci sonunda vizemizi alabildik.

19 Temmuz 2013'te Sydney havaalanına ayak bastık ve macera aslında bundan sonra basladı.


Unknown

Korkma, hayallerini takip et!

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder