Ey zaman, sen mi yaman ben mi yaman !


Ahh zaman ne kadar hızlı ve bir o kadar da yavaşsın.

Yıl 2011, 3 yıllık sevgililik dönemi sonrasında imzalar bir ömür boyu birliktelik için atıldı. Aşk, sevgi ve saygı içinde seviyor ve seviliyor olmanın heyecanı ile yaşarken, yaptığım işin beni ne kadar zorladığını bir sabah nefessiz kalarak uyanınca anladım. Benim dönüm noktam da diyebilirim.

Sonra yurt dışında bir süre yaşamak nasıl olur diye düşünmeye başladım İstanbul trafiğinde arka arkaya içtiğim sigara dumanı eşliğinde. Eşimi ve ailemi ikna etmem çok da kolay olmadı 2012 yılında.

Kurulu bir düzeni, her ne kadar beni hasta etse de var olan bir işi bırakmak, üstüne bir de eşimi benim hayallerime ortak etmeye çalışmak birazcık zaman aldı. Her zorluk önüme getirildiğinde yılmadım ve kısaca herkesin başının etini yedim diyebilirim.

Sıra ülke seçmeye geldi. Tabii Amerika olacaktı, zaten başka ülke de mi vardı gidilecek, bu kadar da sığ hayalleri olan bir insandım iste. Neyse vize işlemleri, randevular, okul seçmeceler falan derken, eşim vize aldı ve ben alamadım. Tekrar randevu aldım, bu sefer tamamdı.

Geriye kalan vize mührü basılmış pasaportlarımızın kargoyla bize gelmesini beklemekti.
Yeni bir dönem başlamak üzereydi. Heheytti. Pasaportlarımızı beklerken bir yandan da kalacak yer araştırıyor ve uçak bileti fiyatlarına bakıyorduk. 

Neye elimi atsam kuruttuğumu düşündüğüm dönem de işte bu zamanlara tekabül ediyor desem azdır belki.

Beklenen günün sabahında:
Kahvaltı sonrasında uçak biletlerini alırız, aç karınla olmuyor yeeaa diyerek mutfağa seyirtiyoruz. Çok heyecanlıyız. Valize neler koymamalıyız diye düşünürken, telefon çalıyor kahvaltı masasında. Arayan yurt dışı eğitim hizmetinde aracılık sağlayan danışman firmamız. Pasaportlarımız gelmiş. Oleeeey!

Ama pasaportlarımız boşmuş, vizesiz iade edilmiş gıcır gıcır pasaportlarımız. Kısaca, oley değil.

Pişmanlık dönemi ve kendi kendimi paralama süreci olarak da adlandırdığım döneme girişim de iste o telefon konuşması sonrasında mutfaktan çıkıp uçak bileti ile ilgili ekranı görmeme denk geliyor.

İşte bu kadardı. Bir insan hayalleri peşinden gerçekten gitmeli miydi? Yoksa, kıçını kırıp bulduğu hayatın içinde ne bulduysa onu mu yaşamalıydı? 

İşsizdik, elimizde kayıt yaptırdığımız okulların belgeleri ve önümüzde bir click ile satın alınmayı bekleyen uçak biletleri var ama vizemiz yoktu. Ne de güzeldi.

Bununla bitti ve normal hayatımıza dönmek için çabaladık sanıyorsan, yanılıyorsun. Daha ne kadar da ilginç tecrübelerimiz var bizim bu yolda bir bilsen.





Unknown

Korkma, hayallerini takip et!

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder