İnişe hazır mısın, bebeğim ?


Avustralya'ya gelmeden önce, bir sürü gümrük güvenlik programı izlenmiş. Yolcuların ne gibi durumlardan dolayı para cezası ödemek zorunda olduğu öğrenilmiş. İzlenen programların da etkisiyle vizeyi aldık ama ya gümrükte bir sorun çıkarsa diye de korkmuyor değilim. Hoş, yanımızda ne gıda, ne tohum, ne de sıvı sayılabilecek bir şey var ama yine de bir çiğ tavuğun başına gelenler olsun, bir kutup ayısı olsun hep kapıştığım tecrübeler olunca hafiften bir tedirginlik yaşatıyor. Yalan yok! Yaşanan o kadar terslikten sonra ilk uçakla geri gönderilseydik şaşıramayabilirdim bile. 


Sydney Havaalanına indik. Çok şükür hayallerimdeki gibi saçma bir şey olmadı.

Sadece küçük sevimli bir köpek valizlerimizi kokladı geçti :D O an dedim kadere bak! Hayatım bu minik canlının burnunun ucunda. O sırada hayvancağızı bağrıma basıp yavrıııım diye sevsem mi diye düşünürken, eşim arkadan ittirdi. "Hadi insanlar var arkamızda dikilme lütfen, yürü "dedi.


Neyse gümrükten geçince çok fazla bir duygu seli yaşamadım. Jet lag etkisinden (uzun uçak yolculuğunun açtığı ve zaman değişimine dayalı  sersemlik, yorgunluk) kaynaklanan ebleklik daha çok hissediliyordu. Artık, tek amaç bizi karşılayacak olan arkadaşımızı bulmak idi. 20 saatlik yolculuk sonunda dilediğince yürüyor olmak ayrı bir mutluluk kaynağı idi. 



Arkadaşımız ile de sorunsuz buluştuk. Otoparka yürürken Sydney'in çok soğuk bir şehir olduğunu düşünüyordum. Zaten soğuk olacak adamlar kendilerince kış mevsimini yaşıyor o sırada. Ben geldim diye mevsim değiştirecek değiller ya. Ki Sydney'in kışı da İstanbul'un son baharından daha hallice olacak ama bunu bir kaç hafta sonra anlayabileceğim. 



Neyse, arabaya bindik. Bir anormallik var ama ben tam çıkaramıyorum. Aaa direksiyon sağda ! Jet lagtan pelte olmuş beynime, direksiyonun farklı yerde olması bir de tuhaf açılarla dönüşler eklenince tedirginliğim üst seviyelerde hatim indirirken eve gelebildik.



Neredeyse 19 saat uyumuşuz. Uyandığımızda hangi günde olduğumuzu ve saatin kaç olduğunu algılamamız bile biraz zaman aldı. Dile kolay 28 yıllık beynin o zaman dilimini 7 saat geriden algılamakta ısrar ediyor ama realite 7 saat ilerideki yaşamı gösteriyor. Neyse çok uzun sürmedi 2-3 gün içinde toparladık kendimizi ve yolumuza baktık. 



Okul kaydımız zaten tamamdı. 

  • Banka hesabı açtırmamız gerekiyordu.
  • Ev bulmamız gerekiyordu. 
  • Telefon hattı almamız gerekiyordu.
  • Kocaman pasaportla gezmemek için Photo ID çıkarmamız gerekiyordu.


Hepsini yapacaktık ama nasıl ?





Unknown

Korkma, hayallerini takip et!

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder