Burun sızlatan hisler


Bazı hisler vardır ya hani ne zaman, nereden ve hangi koşullarında karşılaşacağınızı hiç bilemezsiniz. Adı genelde özlem, hasret olarak geçer. Sevdiklerinden uzakta yaşayanlar için bu hislerin zamanını kestirmeyi bırakın, rutin halinde yaşandığını bile gözlemleyebilirsiniz.

Avustralya'da yaşıyorum bir süredir. İlk market alış-verişimden itibaren bir burukluk yaşamaya başladım bu yaban ellerde. Bu his dışarıda ne yiyebilirim diye bakınırken de devam etti. Nasıl mı?

Mesela yoğurt almak istediğimde , market raflarında yunan yoğurdu adı altında çeşit çeşit yunan markalarını gördüm. Hatta sonradan öğrendim ki bir tanesinin sahibi Türk imiş, Amerika'da kurmuş şirketini falan. Diğer örnek ise peynir almak istediğimde yaşadığım hayal kırıklığı. En az 30 çeşit peynir bulunan bir reyona Türk peyniri bulabilmek için bakıyorum, bulamıyorum. Dikkatle tekrar bakıyorum, bulamıyorum. Gözüme çarpanlar ise Yunan peyniri, Bulgar peyniri ve daha başka ülkelere ait onlarca peynir çeşitleri oluyor. 

Sonra her ülkenin öne çıkmış yemekleri ile restaurant açtıklarını görüyorum. Bizimkiler ne, merak ediyor musun? Sadece kebap! Döner bile öncelikte değil. Zaten, yunan restaurantları onu da dönerden birazcık daha kalın keserek kuzu souvlaki adı altında pazarlarına dahil etmiş. Şimdi Türk işletmelerinde dönere, pideye gerçekten yakın(!) şeyler yedim, yalan olmasın ama tarif çeşitliliği ile övündüğümüz Türk mutfağının yerinde yeller esiyor. 

Bir ezine peyniri, bir tulum peyniri, bir çeçil peyniri, layığıyla marine edilmiş bir iskender kebap yiyemeden geçen ömrüme mi yanayım elimizdekileri nasıl kaybettiğimize mi üzüleyim bilemiyorum. Sonra bana market alışverişi yaparken bile insan duygulanır mı demeyin. Türk markalarımızın uluslararası pazarlarda ne kadar pasif kaldığını görünce, karşına şans eseri bir gazoz çıktığında bile dolar o gözler. 

Sevgiyle kalın,

Unknown

Korkma, hayallerini takip et!

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder